Tarih

Tarihte Dünya Üzerinde Yaşam İzine Rastlanmayan Topraklar Keşfedildi

Geçtiğimiz günlerde tarihte dünya üzerinde yaşam izine rastlanmayan topraklar keşfedildi. Bazı durumlarda üzerinde her ne kadar yaşamın olmadığı sanılsa dahi en azından mikroskobik canlılara dair izlere rastlanırdı. Bunun yanı sıra aynı topraklarda çok daha öncesinde yaşamış olan bazı canlılara ait kalıntılar da zaman zaman görülürdü.

Tarihte Dünya Üzerinde Yaşam İzine Rastlanmayan Topraklar Keşfedildi
Tarihte Dünya Üzerinde Yaşam İzine Rastlanmayan Topraklar Keşfedildi

Bu durumun herhangi bir istisnası ile de karşı karşıya kalınmamıştı. Ancak yeni yapılan bir araştırma ve bu araştırma neticesinde gelen devrim gibi bir keşif ile bu anlayış değişmiş oldu. Üzerinde tarih boyunca en ufak bir yaşam belirtisi dahi var olmamış, herhangi bir canlıya ait DNA izine rastlanmamış bir toprak parçası keşfedildi.

Bilim Tarihinde Bir İlk Gerçekleşti

Bu sayede bilim tarihinde bir ilk gerçekleşmiş oldu. Bu duruma nadir rastlanıp rastlanmadığı, bu örnek haricinde benzer özelliklere sahip toprakların bulunup bulunmadığı halen daha merak konusu. Ancak görünüşe göre bu ilk beraberinde daha farklı sonuçlara da ulaşacak ve üzerinde herhangi bir yaşam belirtisi yer almayan daha farklı toprak parçalarını da keşfedecek. Bu sayede o topraklara ilk defa bir canlının eli olarak bilim adamlarının eli değmiş olacak.

Araştırma ve Keşifler Soğuk Çöl Antartika’da Gerçekleştirildi

Bu keşfin yapıldığı yer herkesin tahmin edeceği üzere soğuk çöl olarak da tanımlanması mümkün olan Antartika Kıtası. Halihazırda yaşamın sınırlı olduğu bu kıtanın bazı iç bölgelerinde tarih boyunca herhangi bir canlı varlık göstermemiş. Halen daha herhangi bir ülkeye ait olmayan ve uluslararası hukuktaki statüsü de tartışmalı olan Antartika, görünüşe göre ilk defa bu dönemlerde canlıların aklına gelmiş gibi duruyor.

Her ne kadar Bering Boğazı’nın donması neticesinde kıtalar arası tür geçişi sağlanabiliyor olsa dahi iç bölgeler bu tür geçişinden ve zenginleşmeden nasibini pek de almamış gibi duruyor. Nispeten büyük canlıların yanı sıra mikroskobik ölçülerdeki herhangi bir canlı da daha öncesinde bu bölgelerde hiçbir şekilde yer almamış. Nitekim asıl şaşırtıcı olan kısım da bu.

2008 Senesinden Bu Yana 204 Ayrı Örnek İncelendi

Bu araştırma ve keşiflerde dikkat çekici olan bir husus daha vardı. Şöyle ki, bu araştırmaların yürütüldüğü kesimlerden toplamda 204 örnek alındı ve 2008 senesinden bu yana araştırmalar devam ediyor, bölgeden alınmış olan 204 örnek de çok büyük bir titizlikle inceleniyordu.

En sonunda araştırma amacına ulaştı ve bölgede rakımın yükseldiği yerlerde bir yaşam belirtisine rastlanmadığı görüldü. Ancak aynı bölgenin daha düşük rakımlı kısımlarında yaşam belirtilerinin olduğu kaydedildi. Yani anlaşılan o ki, hem bölgenin iklim durumu hem de yükseltisi bu bölgede yaşam belirtilerinin oluşmasını engelleyen başlıca faktörler olarak ifade edilebilir.

Alınan Örnekler Gelişmiş Yöntemlerle İncelendi

Bu örneklerin incelenmesinde son derece gelişmiş yöntemler de kullanıldı. Polimeraz Zincir Reaksiyonu ya da orijinal ismiyle Polymerase Chain Reaction adı verilen ve PCR olarak kısaltılan bu yöntem, bölgeye dair pek çok ipucunu gözler önüne serdi. Mikrobiyal DNA örneklerinin tespitine yarayan bu yöntemde, özellikle yüksek rakımlı bölgelerden bir veri alınamayınca da şaşırtıcı gerçek ortaya çıkmış oldu.

Rakım Yükseldikçe Yaşam Belirtileri de Yok Olmaya Başladı

Esasında herhangi bir yaşam izine rastlanmamış olması bilim insanlarını da hayli şaşırttı. Zira bilim insanları araştırma yaptıkları bölgelerde, araştırmaları sırasında da pek çok yaşam izi tespit etti. Ancak rakım yükseldikçe elbette bu yaşam izleri yavaş yavaş kaybolmaya başladı. Buna karşılık bilim insanlarının yaşam belirtisinin hiçbir şekilde bulunmayacağı gibi bir beklentisi de yoktu.

Yaşam belirtisi tespit edilemeyen alan ise, çalışmaların yürütüldüğü bölgenin toplam yüz ölçümünün yüzde yirmiye yakın bir kısmı olarak açıklandı. Bu da hiç hafife alınmayacak bir oran olarak dikkat çekiyor. Yani dünya üzerinde gayet tabii daha pek çok yerde herhangi bir yaşam belirtisi yer almamış olabilir.

Mikroplar Hakkında Doğru Bilinen Yanlışlar Ortaya Çıktı

Araştırmaların yürütüldüğü ve keşfin yapıldığı bölgeden toplanan toprak örneklerini, Amerika Birleşik Devletleri Colorado Üniversitesinden Noah Fierer inceledi. Fierer, mikroplar hakkında doğru bilinen yanlışlar olduğunu ve bu araştırma sayesinde bu durumun anlaşıldığını ifade eden cümleler kurdu.

Mikropların her zaman son derece dayanıklı olduklarının düşünüldüğünü, her yaşam koşuluna ve her ekosisteme rahatlıkla uyum sağlayacaklarının beklendiğini oysaki araştırma yapılan bölgenin yüzde yirmilik kısmında durumun hiç de öyle olmadığını ve bu varsayımların gerçeği tam olarak yansıtmadığını belirtti.

Tarihte Dünya Üzerinde Yaşam İzine Rastlanmayan Topraklar Keşfedildi
Tarihte Dünya Üzerinde Yaşam İzine Rastlanmayan Topraklar Keşfedildi

Mars Yüzeyinde Yapılacak Olan Çalışmalara da Önderlik Edecek

Bilim insanları, Antartika’nın iç bölgelerinde yürütülmüş olan bu çalışmayı Mars yüzeyinde yapılan çalışmalara çok benzetiyor. Bu nedenle topraklardan örnek alınarak bu örneklerin incelenmesi faaliyetlerinin ileride Mars’ta yapılacak olan çalışmalar için de ön hazırlık yapılmasını sağlayacak ve deneyim kazandıracak düzeyde olduğu ifade ediliyor.

Ne de olsa bilim dünyası Mars’ta herhangi bir yaşam belirtisi olup olmadığı üzerinde uzun yıllardır çalışıyor ve bunu tespit edebilmek için de benzer çalışmalar yapmayı planlıyordu. İşte Antartika’nın iç bölgelerinde, bilhassa yüksek rakımlı kesimlerinde yapılan bu çalışmalar sayesinde Mars hakkında böyle bir incelemenin yapılmasının da mümkün olduğu net olarak anlaşıldı.

Bu Araştırma Ne Gibi İlkleri Bilim Dünyasına Sundu?

Bu araştırma bilim dünyasında pek çok yeniliği de beraberinde getirdi.

Bu yenilikler başlıca şunlardı;

  • Mikropların dayanıklılıklarını koruyamadığı yaşam koşullarının da bulunduğu,
  • Dünya üzerinde en ufak bir yaşam belirtisi dahi bulunmayan bölgelerin de olduğu,
  • Yüksek rakımın mikroplar için hayatta kalmayı zorlaştırdığı

Elbette bilim dünyası aynı deneylerin Mars üzerinde yapılmasını da büyük bir heyecanla bekliyor ve Mars deneylerinden gelecek sonuçları şimdiden iple çekiyor.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu