Tarih

İkinci Dünya Savaşında Türkiye’nin Politikası

Dünyanın hezimeti olarak nitelendirilen ve yaklaşık 60 milyon insanın hayatını kaybettiği savaşta Dönemin ana karakteri olan Hitler ise çok büyük katliamlar yapmış ve dünyayı bir daha asla geri dönülemez bir durum içerisine sokmuştu. Savaştan sonra 10 milyon insan evini ve ailesini kaybetmiş, 13 milyon Yahudi ise Avrupa’yı terk ederek bugün ki İsrail topraklarına yerleşti. Savaştan en yararlı çıkan iki ülke ise Rusya ve Amerika olmuş ve yeni bir devir başlatarak siyasi politikalara yön vermişlerdi. Aynı zamanda çıkarları çatışan bu iki ülke komünizm ve kapitalizm savaşı da vermiş; birbirleri ile adeta bilimsel proje yarışına girmişlerdi. Kanlı ve tartışmalı geçen ikinci dünya savaşında Türkiye’nin politikası neydi?

İkinci Dünya Savaşında Türkiye'nin Politikası
İkinci Dünya Savaşında Türkiye’nin Politikası

Atatürk’ün Vasiyeti

Ülkemizin kurucu lideri Atatürk; ölmeden bir dizi tavsiye ve vasiyet bırakmıştı. Bunlardan ilki cumhuriyetin korunup gözetilmesi diğeri ise hazırlıkları yapılan İkinci Dünya Savaşı’nın ülkemiz için tam anlamıyla bir yıkıcı faaliyet olacağı gerçeği idi. Hatay ve misak-ı milli hedefleri dışında Ata, ölmeden önce Almanya’nın gelişimini yakından takip etmiş ve yıkıcı politikalarını önceden sezinlemişti.

Buna binaen zamanın devlet adamları İsmet İnönü ve Fevzi Çakmak aracılığı ile bakanlar kuruluna bildiri yayınlayarak mecliste bir konferans verme hazırlığına girdi. Bu konuşma konusu ise yaklaşmakta olan büyük savaştı. Atatürk, her ne kadar türk askerine ve milletine tereddütsüz güvense bile savaştan yeni çıkmış bir milletin hem fakirlik hem de eğitimsizlik ile uğraştığını bilerek bu savaştan mümkün olduğunca uzak durmayı, devlet adamlarını her türlü tehlike ve baskıya karşı hem temkinli hem de soğukkanlı olmaları konusunda dirayet beklediğini, bu zamanda savaş ile uğraşan Avrupa’ya karşı yeni teknolojik çalışmalar yapıp eğitimi geliştirmeleri konusunda uyardı.

Öyle ki tarihe geçecek olan şu sözleri “Çok geçmeden garb-i ülkelerde bir fırtına kopacak. Bu fırtına öyle bir esecek ki dünyanın her tarafına yayılacak ve insanlık en kanlı savaş tarihine şahit olacak. Bu durumda ülkemiz eğer böyle bir maceraya atılırsa geri dönülmez bir felaket ile yararlanacak ve kendini toparlaması çok uzun sürecektir.” Sözleri ile dönemin hükümetini kesin bir dille uyararak gerekli talimatları yazılı bir belge ile iletmişti.

Savaş Başladığında

İkinci Dünya Savaşı tıpkı Atatürk’ün bahsettiği gibi büyük bir gürültü ile kopmuştu. En muntazam bilimsel mucizeler ile gelişen Almanya Versay anlaşmasının acısını tüm Avrupa’dan çıkarmak istiyordu. Hitler başa geldiği andan itibaren hızlıca savaş ilan etmiş ve eşi benzeri bulunmayan teknik savunma sistemleri ile donatılmış ordusu ile beraber önce Polonya ardından Fransa’ya saldırmış, kısa süreliğine de olsa Fransa Avrupa haritasından silinmişti.

Ardından İngiltere üzerine çıkarma yaparak etkili bombalarla Londra üzerine yağmur gibi ateş açtı. Bu gelişmeler Avrupa’yı birbirine düşürmüş herkes kendine bir destek aramaya koyulmuştu. O dönemin Türkiye’si ise Avrupa’nın krom ihracatçısı olarak Almanya’nın sanayi temelini oluşturan maddeyi satın almak istediler ve savaşa girmeleri halinde Avrupa tarafından birçok yardım alacaklarına dair teklifler sunulmuştu. Savaşın yıkıcı faaliyetini gözlemleyen Türkiye yönetimi ise kesinlikle uzak durmuş ve olayların seyrine göre ilk olarak Almanya’nın yanında yer almıştı.

Savaşın Gelişimi

Almanya ile sıkı ilişkileri bulunan Türkiye Hitler’in gözünde eski bir müttefikti. Bu nedenle saldırmayı planlamamış ancak Yunanistan’ı işgal etmeden duramamışlardı. Türk hükümeti ise tedbir amaçlı İstanbul önlerine mevzi kurarak önlemini almıştı. İsmet İnönü ve ekibinin bu denli dengeli diplomasi başarısı sayesinde İngiliz ve Sovyet baskısına karşın Almanya Türkiye’nin güvenliğini tehdit etmekten çıkmıştı. Rus-İngiliz ittifakına karşılık Alman yanlısı Türkiye bir süre sonra Almanya’nın zorlayıcı bir teklifi ile karşılaşmış ve Türkiye üzerinden Kafkaslara sevkiyat teklif edilmiş fakat Türkiye bunu da kabul etmeyerek denge profilini sürdürmeyi başarmıştı.

Seferberlik İlanı

Atatürk’ün tavsiyesi sonrası İnönü hükümeti savaşa karşı seferberlik ilan etti. Buna göre 1920-21-24 doğumlular silah altına alınmıştı. Hemen ardından Edirne’de konuşlanan ordu olası bir tehlikeye karşı tetikte bekliyordu. Bu sırada Türkiye İngiltere’ye 4 adet Filo ve 4 Savaş uçağı siparişi vermişti. Siparişleri almak üzere yola çıkan Refah Vapuru ise yolda vurularak batırıldı. Alınan istihbaratlar sonucu gemiyi İtalya’nın batırdığına dair belgeler bulundu. Bu olaydan sonra Türkiye Almanya ve İtalya karşı daha sert bir tavır takındı.

Alman Dostluk Anlaşması ​​​​​Almanya’nın savaşın seyrini belirlemesi ve başarılı olması Türkiye’yi bu ülkeye karşı yaklaştırdı. Alman hükümetinin de Türkleri dost olarak görmeleri nedeni ile 1941 yılında Alman-Türk dostluk paktı imzalandı. Artık ittifakı kesinleşmiş gibi görünen iki ülkeye karşın müttefik grubu tavır takınmış ve sert yaptırımlar ile Türk hükümetini dar boğaza sokmuştu.

İkinci Dünya Savaşında Türkiye'nin Politikası
İkinci Dünya Savaşında Türkiye’nin Politikası

Bozulan Ekonomi

Savaşın yıkıcı durumu sadece Avrupalıların değil Türklerinde bir sorunu haline gelmişti. Savaşa fiilen girilmese de hükümet ekonomik anlamda adeta dibi gördü. Altın fiyatları bir anda artarak enflasyon tavan yaptı. Açlık ve kıtlığın baş gösterdiği Anadolu da önlemler alınması kararlaştırıldı. İlk olarak ekmek ve temel gıda maddelerine karne usulü ile yeni düzenleme getirildi. Bilhassa büyükşehir içlerinde yapılan uygulamada hükümet fiyatları koymuş halk ise aldığı ekmek, zeytin, şeker ve un gibi malzemeleri karnesine geçirmekle yükümlü idi.

Diğer önlem ise varlık vergisidir. Bu vergi ile haksız kazanç elde eden zenginler, toprak ağaları ve yurt dışına yardım yollayan zengin gayrimüslimlerin servetinin büyük bir oranına el koyuldu. Vergiyi vermeyenler ise çalışma kampına yollandı. 1944 yılında ise savaşın sonlarına gelinmiş ancak ülke içi hesaplaşmalar hayli artmıştı.

İkinci Dünya Savaşı’nın faturasını savaşa girmediği halde ağır ödeyen Türkiye de üniversite öğrencileri ve bazı aydınlar Irkçılık-turancılık davasını başlattı. Savaş sonu Almanya ve Japonya ile ilişkilerini kesen Türkiye kağıt üzeri savaş ilan etse de aydınlar bu durumdan memnun olmamış, sonuç olarak Sovyetlerin suçlamaları ile karşı karşıya kalınmıştır. Savaş sonucu olarak Türkiye ip üstünde yürüttüğü politika sayesinde başarılı ile süreç tamamlanmıştır.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu